randy
Üye
Teþekkür Sayýsý 0
Offline
Cinsiyet:
Mesaj Says: 15
|
|
« : 07 Ocak 2008 - 20:11:26 » |
|
MURAT BARDAKÇI Hürportreler Hürriyet 2002 Ýlavesi
Konu bulmak ümidiyle dostlarýný arar. Aldýðý cevaplar genellikle ‘‘Þekerim, kendini bu kadar niçin hýrpalýyorsun? Çok sýkýþtýn ise gazeteyi satýn al, kurtul!’’ þeklindedir. Sinirlenir ama ilhamý da gelir: Hanýmlarýn yüz gerdirmelerini yazacaktýr.
Editör arkadaþlar ‘‘Sevgi Haným’ý yazmak sana düþtü’’ dediklerinde þöyle hafiften bir irkilmedim dersem, yalan olur.
Ýrkilmemek mümkün mü? Eðlendirici bir üslupla anlatmak zorunda bulunduðunuz kiþi tek serveti gazetedeki köþesi olan öyle sýradan yazarlardan deðildi... Türkiye’nin en büyük sanayici ailelerinden birinin mensubuydu, þirketlerinde onbinlerce kiþi çalýþtýran bir patroniçeydi, 2000 senesinin gelir vergisi rekortmenleri sýralamasýnda Ýstanbul ikincisiydi ve bizim Ýlber Ortaylý’nýn tabiriyle ‘‘Principessa Industriale’’ yani ‘‘Endüstri Prensesi’’ydi.
Üstelik, iþin çok daha tehlikeli bir tarafý vardý: Sevgi Haným’ýn ceddinin hýþmýna uðramak... Malum, ailelerinin þeceresi Hacý Bayram Veli Hazretleri’ne uzanýrdý, anlayacaðýnýz evliya soyundan gelmekteydi, maddi güçleri manevi kuvvetlerle donatýlmýþtý ve gazabýna uðradýðýnýz takdirde haliniz haraptý.
Dolayýsýyla, ‘‘Estagfirullah, neuzibilláh ve de háþá!’’ diyerek iþe baþladým!
Sevgi Haným’ýn adý, geçen kýþ müzeler, eski eserler ve antika mezatlarý konusunda sözü geçer bir köþe yazarý aradýðýmýz sýrada gündeme geldi. Ne de olsa ‘‘Sadberk Haným Müzesi’’ gibi sadece Türkiye’nin deðil, dünyanýn da en seçkin özel müzelerinden biri, ona aitti. Eski eser konusuna en fazla aþina olanlardandý ve bu vasýflara sahip bir baþka antika yazarýný zor bulurduk.
Yazmaya baþladý ama daha ikinci yazýsýnda eski eserler bahsini geri plana itti, baþka konulara girdi ama böyle yapmakla da çok iyi etti. Yoksa tutumluluðu herkes tarafýndan gayet iyi bilinen pederi Vehbi Koç’un bu tutumluluðunun sýnýrlarýndan, meselá harflerin boyu hususunda bile idareli davrandýðýndan, küçük kýzý Suna Kýraç’ýn elyazýsýnýn iri olmasýndan yakýnarak ‘‘Bu kýz çok müsrif. Büyük yazýp lüzumundan fazla káðýt sarfediyor’’ dediðinden, Sevgi Haným’ýn kürk almak için harcamayý düþündüðü paralarý eþi Doðan Bey’in otomobil kolleksiyonuna yatýrýp otomobillerin de sonradan Rahmi Bey’in müzesine hediye edildiðinden ve yazarýmýzýn ‘‘Benim kürk paralarý þimdi Rahmi’nin müzesinde kuzu kuzu yatýyorlar’’ diye hayýflanmasýndan nasýl haberdar olacaktýk ki?
Sevgi Haným, ikinci yahut üçüncü yazýsýnýn çýkmasýndan sonra oldukça þaþýrdý, zira kendi tahminlerinin aksine bir hayli okunduðunu farketti. Ama her hafta bir baþka konu bulma meselesi de baþýna dert oldu.
Þimdi, her pazar, yazýsýnýn yayýmlanmasýndan sonra, öteki hafta ne yazacaðýnýn derdine düþüyor. Hele bir de yazý günü gelip çatmýþ ama henüz yazmamýþsa ve o sabah hazýrlayýp fakslamasý gerekiyorsa, çektiklerini tahmin edemezsiniz.
Eminim, fabrikalarýnda -Allah korusun- bir grev baþlasa yahut hisse senetleri tepetaklak olsa, o kadar teláþlanmayacaktýr.
Ýþte o teláþla masasýnýn baþýna geçer, yýlda iki milyon otomobil üretip altý milyar dolar ciro yapacak olan yeni fabrikalarýnýn projesini biraz ileriye iter ve bilgisayarýný açar. O anda New York’taki Metropolitan Müzesi’nde yeni açýlan bir antika mücevher sergisini yazmaya karar vermiþtir. Aslýnda mücevherden pek hoþlanmamaktadýr, bu yüzden iki yüz altmýþ yedi karattan büyük taþ takmamayý prensip edinmiþtir ve bu prensibi köþesinde yeralan fotoðrafýnda da açýkça görülmektedir. Ama elinde sergi yazýsýný süsleyecek fotoðraf bulunmamaktadýr. Jetini New York’a gönderip hemen bir katalog getirtmeyi düþünür fakat zamaný kalmadýðýndan vazgeçer.
Hálá bir konu bulamamýþtýr. Fikir verebilirler ümidiyle dostlarýný arar. Aldýðý cevaplar genellikle ‘‘Þekerim, kendini bu kadar niçin hýrpalýyorsun? Çok sýkýþtýn ise gazeteyi satýn al, kurtul!’’ þeklindedir, bu cevaplar onu oldukça sinirlendirmiþ ama aradýðý konusunun ilhamý da gelmiþtir: Hanýmlarýn yüzlerini gerdirmelerini yazacaktýr.
Ýþin þaka tarafý bir yana, Sevgi Haným, yazmaya baþladýktan sonra hepimizi þaþýrttý. Sade, rahat, yer yer güldüren ama düþündüren bir üslubu vardý. Onu tanýyabildiðim kadarýyla, bu üslubun gerisinde davranýþlarýndaki rahatlýk yatýyor ve bu rahatlýk çok önemli iki unsuru yani serveti ve kültürü hazmetmekten kaynaklanýyordu.
Sizler bu yazýyý okuduðunuz sýrada, o, New York’ta önemli bir ameliyat sonrasýnýn nekahat günlerini geçiren kocasýnýn, sevgili Doðan Bey’in yanýnda olacak, yazý günü geldiðinden dolayý da kendi tabiriyle ‘‘konu bulabilmek için kývranmakla’’ meþgul bulunacak.
..Ve þimdi bu insan herþeyini kaybetmiþ (bizim gibi),gözleriyle konuþabilen bu deðerli insan þimdi ALS hastasý..
|