Hastalığın ilk belirtileri; gözde görme kaybı veya bulanıklığı, çift görme, konuşmada zorluk, kol veya bacakta güçsüzlük ve uyuşukluk, ellerde titreme, yürüme güçlüğü veya dengesizlik, ince hareketlerde beceri kaybı şeklinde olabilmektedir. Ancak bu belirtilerin, tek başlarına MS hastalığına özgü olmayıp; nörolojik kökenli veya diğer birçok hastalıkta da görülebileceği unutulmamalıdır
Bir nörolog MS’ten şüphelendiğinde genellikle ilk başvurduğu inceleme yöntemi Magnetik Rezonans Görüntüleme’dir (MRG). MRG incelemesi sonucunda; beyin veya omurilikteki değişikliklerin yüzde 95-100 oranında hastalıkla uyumlu olması durumunda, MS tanısı konulabilmektedir. Tanıyı doğrulamak, güçlendirmek ve hastalık ile ilgili bazı ayrıntılı bilgileri almak söz konusu olduğunda; belden su alma yoluna da gidilebilmektedir. ‘Uyarılmış potansiyeller’ denen elektrofizyolojik yöntemler ise hastalığın, sinir sistemindeki bazı yapıları ne denli etkilediğini göstermektedir.
Atak tedavisinde tüm MS ataklarının tedavi edilmesine gerek duyulmayabilir. Hafif geçirilen ataklar ya da başka bir deyişle kişinin günlük yaşam aktivitelerini engellemeyen, çok rahatsızlık vermeyen atakların tedavi edilmesi her zaman gerekmeyebilir. Bazı ataklar tedavi edilmeden kendiliğinden düzelme gösterebilir. Bununla birlikte kortizon tedavisi, atakların daha çabuk sürede düzelmesini sağlamaktadır. Çok ağır ve başka hiçbir tedaviye yanıt vermeyen nadir ataklarda ise plazmaferez denilen özel bir tedavi şekli uygulanabilmektedir
Koruyucu (immunmodulatör-bağışıklık sistemini düzenleyen) ilaçların kullanımı, MS tedavisindeki en önemli gelişmelerden biridir. Günümüzde MS’in ilerlemesini yavaşlatmak ya da atakların sıklığını ve şiddetini azaltmak için dört ilaç kullanılmaktadır. Bu ilaçların üçü ‘interferon beta’ grubu ilaçlar olup, bunlar ilacın özelliğine göre gün aşırı (cilt-altı) veya haftada bir (kas-içi) uygulama yapılmaktadır. Glatiremar asetat adını verilen diğer bir grup ilaç ise her gün (cilt-altı) uygulanmaktadır. Bu ilaçların her MS’lide aynı etkiyi göstereceği ya da her MS’liye verilmesi gerektiği söylenememekle birlikte; MS’li kişilerin bir kısmında hastalığı bu tedavilerle kontrol altına almak mümkün olmaktadır. Bu ilaçların yanında hastalığın yavaşlatılmasına veya durdurulmasına yönelik yeni ilaçlarla ilgili çalışmalar da sürdürülmektedir.
....................................................burası önemli..............................
Hastalık hakkında genel bilgilerden sonra kendi tespitlerim ve hastalığın kişilik yapısı ile olan ilişkilerin de değinelim. Ms hastalarının büyük çoğunluğu özünde aşırı duygusal ve ayrıntıcı bir kişilik yapısına sahiptirler.Çoğu Ms hastasının sosyal yaşamları ve toplum ile olan ilişkilerinde başarılı oldukları görülmektedir.Genelde hastalık ortaya çıkmadan önce sürdürülen bu yaşam şekli MS ortaya çıktıktan sonra da etkisini tersine çevirebilmektedir.Özellikle Ms hastalarının hastalığın çaresinin olmadığına olan inançları yüzünden yalnızlık olgusuna sığınarak kendi içlerine daha fazla kapanır ve kendisini herkesten çok farklı olarak görebilmektedirler..Bu tür hatalar aslında Ms hastalığının ilerlemesine yol açmaktadır.
Oysa Ms hastalarının bilmesi gereken en önemli nokta hastalığın yenilebilir olduğunun kabul edilmesidir... Bunun için çok güçlü bir kişilik yapısına sahip olunması gerektiği açıktır.Unutulmamalıdır ki hastalığın özünde temel olarak kabul edilen varsayım vücüdun kendi kendisine saldırmasıdır.
Saygılarımla
Gökay Tufan Ergöl
02.01.2009
Döküman sahibi
www.bilgisayar.tvİritbat için mail adresi: gokayergol@gmai